Beyaz Zambaklar Ülkesinde



  

Grigory Petrov'un yazmış olduğu "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" isimli kitaba ilişkin tutmuş olduğum notları paylaşmak istedim.


  Beyaz Zambaklar Ülkesi, yoksulluğuna, elverişsiz doğa koşullarına rağmen, Finlandiya'nın, bir avuç aydın insan önderliğinde, geri kalmışlığını yenip medeniyet seviyesine yükselişinin hikayesidir.

  Bu kitap, ülkesini ilerletmek arzusunu yitirmeyen milletlere bu uğurda nasıl çalışılacağını ve neler yapılması gerektiğini göstermektedir. Bu yönüyle Türk gençliğinin batıyı iyi okumasını sağlayacak bir kitaptır. Halkların büyük bir özveriyle yoksulluk gömleğini yırtarak, ekonomik, politik ve kültürel olarak nasıl örnek bir ülke olabileceğini gösteren ölümsüz bir eser...

  Buraya kadar olan tanıtım yazısını kitabın arka kapağında yazan yazılar oluşturdu. Şimdi de kitaptan beğendiğim bölümlerden kısaca alıntılar yapalım..

  Aydın olmak modaya uygun elbise, şapka ve kolalı gömlek giymek değildir. Aydın kesim, bir milletin beyni gibidir. Millet sizi iyi bir öğrenim gördükten sonra, bir maaşa konasınız; akşamları, kahvelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır. Bunu böyle yapanlar, gerçek aydın değildir. Bunu yapanlar, aydınların küflenmiş olanlarıdır.

   Okumuşların hepsi ulusal zekayı geliştirmek ulusal vicdanı uyandırmak, ulusal iradeyi güçlendirmek zorundadır. Köylülere, işçilere ve kasaba halkının alt tabakasına nasıl daha iyi yaşayabileceklerini öğretin!


 Memur olduğunuz yerde göreviniz başında daha ilk günden itibaren yeni uygulamalar deneyin. Eski yönetim şeklini bırakın. Tamamen yeni metotları alın. Bu eski hastalıklı yönetim şeklinin devlet dairelerinde hiçbir izi kalmasın! Halkımız, memurların kendilerinin hizmetinde olduğunu anlasın.

 Bir iş için size gelenlere size acı veren sineklere baktığınız gibi bakmayın. Elinizden geldiğince halkın işini kolaylaştırın. Herkese karşı kolaylaştırıcı olun. Eğer bir vatandaşın arzusu yerine gelmiyorsa; bu işin sizin o işi yapmak istemediğinizden değil, o işin, yasa ve yönetmeliklere uymadığı için olmadığını millet anlasın.

 Yaşamlarını akıllıca düzenleyen milletlerde bu işlerin nasıl görüldüğüne bir bakalım. İngiliz kumaşlarını, Çekoslovak camlarını, Flemenk balık konservelerini, İrlanda koyunlarını, Fransız şaraplarını, Danimarka tereyağlarını, Brüksel'in dantelalarını, Rusların kürklerini, İsveç mukavvalarını ve kibritlerini neden herkes beğeniyor? Çünkü bunların en iyileri bu ülkelerde bulunuyor. Sizde ülkemizde böyle şeyler yetiştirmeye ve herkesçe beğenilecek şeyler yapmaya çalışın.

  Bu büyük savaşta, sadece futbolcuların kol ve bacak güçlerine dayanmak isterseniz çok ileri gidemezsiniz. Karşıdan gelen topa yön vermek için sağlam bir kafa gerekir, evet; fakat bilmelisiniz ki en sağlam kafa koçun kafasıdır. Ben koç kafası gibi sağlam bir kafaya sahip olmayı Fin gençliği için gurur duyulacak bir şey saymam.

  Sokrat'ın ve meşhur Herkül'ün resimlerini araştırıp bulun ve bunları birbiriyle karşılaştırın. Sokrat'ın büstünde filozof kafası göze çarpar. Geniş bir alnı vardır, alın beynin yeridir. Sanki Sokrat'ın beyni kafasına sığmıyormuş da dışarı fırlayacakmış sanırsınız. Sokrat'ın alnı ve başı bu biçimdedir.


  Bir de Herkül'ün heykeline bakın. Eski yunan mitolojisini kahramanının kuvvetli kasları karşısında şaşırırsınız. Cüsseli bir gövde, direk gibi sağlam bacaklara dayanır. Kol kasları, bükülmüş bir urgan gibidir. Omuzları geniş, göğsü kabarık, boynu manda boynu gibidir. Başı ise vücüduna göre oldukça küçük alnı dar...

  Bütün bunlar büyük bir beden gücünün ifadesidir. Fakat bu kahraman, akılca zayıftır. Muhteşem bedenli, sert kemikli, kuvvetli ve kaslı bir adamdır. Fakat akıl ve zeka yönünden geridir. Bir düşünce ve maneviyat kahramanı değildir.

  Ben size Sokrat'ın veya Herkül'ün kafasını tercih edin demiyorum. Diyorum ki: Mandanın bacaklarını düşünürken Sokrat'ın kafasını da unutmayın. Taş gibi sert ve koyun kafalı olmayın.

 Ey Fin gençleri! Unutmayın! Sizin göreviniz ayak vuruşu ile topu yüksekten göndermek değil; Fin milletinin şerefini yükseltmek, sevgili vatanımızı her konuda ilerletmek, her tarafta mutluluğu arttırmaya gayret etmektir.

  Daha neler neler..

 Gerçekten okumaya değer bir eser..

 Atatürk nasıl bir eseri tavsiye etmiş diyerek merak edip aldığım bir kitap gerçek bir hazine çıktı. Atatürk okullarda, askeriyede okutulmasını emretmiş zamanında..

 Okumanızı tavsiye ederim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En Popüler Yayınlar

Öne Çıkan Yayın

The Promised Land

 The Promised Land Ludvig Kahlen'in gerçek hikayesi... Bu hikayede kral adına bir koloni inşa etmek hedefiyle Danimarka fundalıklarını f...


"Başkalarının yoluna taş koyacağımıza, taş üstüne taş koyalım..."